Işık Karanlıkta

"Söz sessizlikte,
ışık karanlıkta,
yaşam ölümde;
uçarken parlar atmaca,
bomboş gökyüzünde."
Ursula Le Guin. Yerdeniz Büyücüsü
2020 tam bir can pazarı. Ölüm kapıda. Yaşam her gün biraz daha kıymetli. Nefes karaborsada bu yıl. Maskesiz, korkusuz, özgür bir nefes artık bir hayal oldu. Sevdiklerim uzakta. Dostlarla bir sıcak sohbet altın değerinde şimdilerde.
Karanlık kapkaranlık bir yıl. Yine deprem. Yine göçük altında can veren masum insanlar. Yüzlerce yaralı. Doğa karşısında acizliğimiz, çaresizliğimiz gün gibi ortada.
Biz bu ülkede depremi iyi biliriz. Bu coğrafya bize depremi hiç unutturmaz. Coğrafya kaderdir derler. Depremde ölmek de kader midir? Kader değil düpedüz kötülüktür. Çürük zeminde, eksik malzeme, sahte müteahhitle yapılan evler kötülüktür. Market yapmak için kolon kırmak kötülüktür. Göz göre göre bu binalarda insanların yaşamasına göz yummak cinayettir. İnsanlar can derdindeyken sosyal medyada nefret kusmak kötülüktür. Yine depremde sevdiklerini kaybedenler. Acısı tarifsiz bir yıkım. Yıkılan hayatlar. Evleri, hayalleri, anıları yok olan insanlar. Yüzlerce evsiz varken, İzmir’de bir gecede zıplayan kiralar kötülüktür. Bu can pazarında hâlâ cebine girecek parayı hesaplayan ev sahipleri, emlakçılar ne kadar iyi olabilirler? Açgözlü, doymak bilmeyen, tatminsiz insan zihninin yarattığı kötülük.
Bu karanlığın içinde ışığı arıyorum. Canla başla çalışan kurtarma ekipleri, sağlık çalışanları, itfaiyeciler, isimsiz kahramanlar hemen ölümün yanı başında mucizeler yaratıyorlar. Sonsuz minnet duyuyorum. Enkazın içinde kurtarıcısının parmağını sımsıkı tutmuş 3 yaşındaki Elif’in fotoğrafına defalarca bakarken umudu arıyorum. Bu acizliğin içinde her mucize, her kurtarılan can için şükrediyorum. Bunca çirkinliğin içinde 4 gün sonra enkazdan kurtarılan melek Ayda’nın yüzünde güzelliği görüyorum. Buzdolabı süsüyle oynamış. Direnmiş 4 koca gün. Hayatta kalmış. Bunu da gör diyorum kendime.
Bu yıl doğa sert bir şekilde haddini bildiriyor insanoğluna. Doğaya hükmedeceğini zanneden, kendini muktedir sanan biz küçük insancıklara. Ölüm ucuzladı. Giden gidene. Her gün renkli kutular içinde onca rakama bakıp iyileşen hasta sayısını arıyorum. Bir düne, bir de bugüne bakıp vefat sayısı düştü diyorum. İnanmakta zorlandığım rakamlar içinde umudu arıyorum. Yoğun bakım doluluk oranı. Vantilatör doluluk oranı. Filyasyon oranı. Her gün yepyeni birtakım oranlar. Aylar öncesinde hiçbir anlam taşımayan jargonlar. Birbirine benzeyen günler geçtikçe, bir ay daha geçti diye çentik atıyorum. Gel tezkere gel diyen asker misali. Daralan çember içinde bugünü de kurtardık, şükür diyorum. Aklım fikrim hep sevdiklerimde.
Yaşlı annemin yorgun gözlerinde küçük bir ışık arıyorum. Bir damla yaşam sevinci. Her gün biraz daha küçülen, bitkin, zayıf bedenine bakıp eski halini anımsamaya çalışıyorum. O eski iştahını, yaşam enerjisini. Pek konuşmuyor artık. Ağzından çıkan her sözcük kıymetli. Hep ben konuşuyorum. Kendim de şaşırıyorum ne kadar konuşabildiğime. Sadece onun yanındayken.
Boşluğu arıyorum meşguliyetimin içinde. Nefesimi dinliyorum. Sessizliğimde. Sessizleşen nefesimin içinde ışığı arıyorum. Bu karanlık 2020 yılını bir dirhem olsun aydınlatacak ışığı bekliyorum. Dalgalar halinde gelip giden kaygılarımın içinde bir gram huzur bulmaya çalışıyorum sessiz yüreğimde.
Sözlerimi arıyorum bu sessizlikte. Bir süredir bu koyu karanlıkta kelimelerimi kaybettim. Sabahın erken saatlerinde komşular köpeklerini dolaştırmaya çıkarırken, ben de kendimi dışarıya atıyorum. Aynı köpekler gibi boş boş yürüyebilmek istiyorum. Zihnim durmuyor. Kelimeler hızla aklıma düşüyor ince yağmur taneleri gibi. Dağınık düşünceler zihnime üşüşüyor. Dinlemeye çalışıyorum. Duyduklarımı beğenmiyorum. Hissettiklerimi ifade edecek kadar güçlü değiller. Duygularım dile gelsin istiyorum. Yetersiz kalıyorum. Kabul ediyorum. Böyle. Bu ara böyle. Belki bir süre daha böyle olacak. Müdahale etmiyorum. Biliyorum ki her gecenin bir sabahı var. Her inişin bir çıkışı. Bu da geçecek diyorum. Elbette geçecek. Her şeyin geçtiği gibi.
Sonra bir duruyorum. Ve anlıyorum. Geçmesini beklemek anlamsız. Mesele şimdi karanlığın içinde görebilmek ışığı. Karanlık var oldukça ışık olacak. Işık var oldukça karanlık olacak. Bu hep böyle olacak. Ölümün kıyısında buluyorum yaşama sevincimi. Kendime anımsatmaya çalışıyorum; karanlığın ve ışığın ötesinde her daim var olan bomboş berrak gökyüzünü. Diliyorum ki sessizlikte bulabileyim sözlerimi.
"Söz sessizlikte,
ışık karanlıkta,
yaşam ölümde;
uçarken parlar atmaca,
bomboş gökyüzünde."
Geçmiş olsun İzmir, sevgili İzmirli dostlarım. Hayatını kaybedenlere rahmet, sevenlerine sabır diliyorum. Kurtarma ekiplerine minnettarım. İstiyorum ki artık depremlerde hiç kimse ölmesin ülkemde.





